TrendForum.Net

TrendForum.Net (https://www.trendforum.net/)
-   Tıp Terimleri Sözlüğü (https://www.trendforum.net/tip-terimleri-sozlugu/)
-   -   Tıp Sözlüğü (https://www.trendforum.net/tip-terimleri-sozlugu/39052-tip-sozlugu.html)

Schwarz 17 Şubat 2024 23:18

Yanıt: Tıp Sözlüğü
 
MİDE YANMASI (EKŞİMESİ)


Mide yanması 20 ile 50 yaş arasında birçok insanda görülen çok yaygın bir rahatsızlık. Midede yanma hissi yemekten önce, yemek sırasında ya da yemekten 2-3 saat sonra hissediliyor. Besinler, sindirim işlevinin bir gereği olarak midede ilk değişikliklere uğrayarak bağırsaklara gönderilmek için hazırlanıyor. Mide bu işlevi yerine getirirken iç yüzeyini kaplayan zarın altındaki salgı hücrelerini, besinlerin gerekli değişimini sağlamak üzere uyarıyor. Bu sırada oluşan bir dengesizlik, aşırı asit ortamına ve midenin kendini koruyamamasına yol açarak yanma hissine neden oluyor.


Büyüklerimiz midede yanma hissi duydukları zaman hemen bir lokma ekmek içi çiğnermiş. Ekmek içinin değil ama ağıza birşey atmanın doğru bir yöntem olduğunu belirten günümüz doktorları da az ama sık yemeyi öneriyorlar. Öğünleri küçülterek sık sık yemenin şikayetleri azaltacağını söylüyorlar.


Yemeğe daha fazla zaman ayırın. Ayaküstü değil, sofrada oturarak yiyin. Acele yemek mide işlevine zarar veriyor. Kendinize daha fazla zaman ayırıp yemek yemeyi bir zorunluluk değil de bir keyif anına dönüştürün.


Ağzınıza küçük lokmalar almak midenin sindirim için gerekli salgıları daha kolay üretmesine yardımcı olur. Lokmaları uzun uzun çiğneyin. Bu, midenizde şişkinlik ve ağırlık hissetmemenizi sağlar.


Sofradan tıkabasa doymadan kalkın. Mide boş bir torba olduğu için yemek yerken çiğnediğimiz besinler buraya ulaştıkça mide sürekli genişler. Eğer kemerinizi çok sıkmışsanız yanma hissi duymanız çok doğal. İçi dolu bir plastik torbayı düşünün. Tam ortasından bir ipi kemer gibi sıkıca bağlayın. Torba sağa ya da sola çekecek ya da aşağıya doğru sarkacaktır. Mide de aynı böyle... Bu nedenle ölçülü miktarda yemek yiyin.


Akşam öğününden hemen sonra damak kaçamakları yapmayın. Aksi takdirde mide gece boyunca çalışıp yorulur. Akşam yemeği ile uyku arası en az üç saat olmalı. Yani yemek yedikten en az 3 saat sonra yatın. Gece yatarken sağ yana dönerek yatmayın. Besinin mideye girişi sağ taraftan gerçekleştiği için yedikleriniz yeterince hazmedilemeyip mide borusunda yanma hissi oluşabilir.


Yemek yedikten sonra yere eğilmeniz gerekiyorsa dizlerinizi bükerek eğilin. Aksi takdirde mide işlevini gerektiği gibi yapamaz.


Yiyecek ve içeceklerin çok sıcak ya da soğuk olması mide sıvısına zarar verebilir. Bu nedenle yiyecek ve içeceklerin ılık olmasına özen gösterin.


Sigaradan uzak durun.


Yemekten sonra uzanmayın. Unutmayın, mide sıvısı yatay pozisyonu sevmez ve yanma hissi mide borusu yoluyla ağzınıza kadar gelebilir.


Bunlardan Uzak Durun


Hazmı kolay olmayan kızartmaları ve yağlı yiyecekleri sofranızdan uzaklaştırın. Ağır yağlı, fazla kremalı ya da soslu besinleri yemeyin. Çikolata, içerdiği yüksek dozdaki yağ ve kafein nedeniyle hassas mideye zarar vererek yanma hissine yol açıyor. Sütlü çikolata, daha az yağ içeren bitter çikolataya oranla daha tehlikeli olduğundan çikolata sevenler genelde sütsüz olanını tercih etmeli.


Kafeinli içecekler mide için çok zararlı. Kahve, çay ve kola gibi içecekler hassas mideyi yorar. Eğer mide yanmasından şikayet ediyorsanız ve kahve içmeden duramıyorsanız kafeinsiz kahveyi tercih edin.


Gazozlu içecekler ve asitli meyve sularını dikkatli için. Domates veya portakal suyu asitli olduğu için mide yanmasını şiddetlendirebilir. Bu nedenle sulandırarak ve balla tatlandırarak için.


Et suyu ile hazırlanmış çorbalardan uzak durun. Diğer çorbaları ise çok sıcak içmeyin. Ilınmasını bekleyin.


Alkol midedeki yanma hissini artırır. Hele mide boşken alkol kesinlikle almayın.


Çiğ soğan ve çiğ meyve de mide asidini artıran etkenlerdendir.


Şeker yemeyi seviyorsanız naneli olanları seçmeyin.


Mide ağrılarınıza son verecek sağlıklı ve dost besinlerle yemek yemenin keyfini çıkartabilirsiniz...


Karnabahar : Haşlanmış karnabahar, mideyi asit saldırılarından koruyarak tüm sorunları giderebilir. İçeriğinde bulunan gefarnato maddesi ülser ilacının hammadesi olarak kullanılıyor.


Lahana : Lahanayı çiğ olarak yemeyi tercih edin. İnce şeritler halinde doğrayıp salata yapın. Meyve presinde lahananın suyunu sıkıp aynı miktarda elma suyu ile karıştırın ve için. Lahana, ülser ve gastrit ilacı olarak biliniyor. Dörtte bir lahanayı yıkayıp kalın şeritler halinde doğrayın. 1 kerevizi soyup doğrayın. 1 havucu temizleyip dilimleyin. Lahana, kereviz ve havucu katı meyve presinde sıkıp sabah akşam suyunu için.


Patates : Çiğ patates suyu mide yanmasının doğal ilacıdır. Patatesi soyup katı meyve presinde suyunu sıkın. Su,havuç suyu ya da kereviz suyu ile karıştırıp için.


Elma sirkesi : Salatalarda ya da mezelerde elma sirkesi kullanın.


Maden suyu : Mide asidinin büyük bir bölümünü etkisiz hale getiriyor.


Ispanak : Ispanağı buharda pişirin ya da haşlayarak tüketin. Taze yapraklarını salata olarak yiyin.


Zeytinyağı : Çiğ olarak kullanıldığında besinlerin midede kalma süresini azaltıyor ve yağların sindirimi için safra salgısını artırıyor.


Baklagil : Fasulye, bezelye ve mercimekte bulunan bioflavionid maddesi, midenin koruma faktörünü artırıyor.


Muz : Mideyi seven meyvelerin başında geliyor. Ara öğünlerde birer muz yemek, midedeki yanma hissini ortadan kaldırabilir. Muz, mide enzimleri ve hücrelerinin üretimini de artırıyor.


Kızarmış ekmek : Midenin salgıladığı aşırı asidi kurutarak yanma hissini gideriyor.


Meyankökü : Güçlü bir mide koruyucusu.Yapılan son araştırmalara göre midedeki aşırı asitlenmeyi azaltıyor.

Schwarz 17 Şubat 2024 23:19

Yanıt: Tıp Sözlüğü
 
NASIR


Nasırlar cilt üzerine sürekli basınç veya tekrarlanan sürtünme sonucu oluşur. Sıklıkla, ayaktaki nasırların nedeni iyi uymayan ayakkabılardır. Ellerdeki nasırlar genellikle tekrarlanan işlerin yarattığı basınç ve sürtünmeden meydana gelir. Eğer her gün kürek veya diğer bir el aleti kullanıyorsanız zaman geçtikçe ellerinizin nasır kaplandığını farkedersiniz.

Belirtiler : Sıklıkla ayak parmakları arasında görülen kalınlaşmış deri tabakası.

Nasır yaygın olarak görülür ve nadir olarak hafif bir rahatsızlık duygusu yaratmanın ötesi-ne geçer. Bununla birlikte, şeker hastalarında enfeksiyon ve diğer komplikasyonlar gelişebilir, bu nedenle uygun bakımın yapılması gereklidir. Nasır ağrılı olmaya ya da üzeri ülserleşmeye başlarsa doktorunuza başvurun.

Tedavi

Çoğu kimselerde nasır tedavisi, nedeni ortadan kaldırmak meselesidir. Eğer nasırın nedeni uygun olmayan ayakkabı giymekse, yumuşak deriden, uygun biçimde ayakkabılar giyiniz. Birkaç haftada nasıl kaybolmalıdır. Eğer problem devam ederse doktorunuz sizi, dokuyu cerrahi olarak çıkartabilecek olan bir podiatriste gönderebilir.

Banyodan sonra nasırınız yumuşadıktan sonra, üzerindeki kalınlaşmış deriyi bir havluyla ovalayarak aşama aşama inceltebilirsiniz. Suyla birlikte sabunun alkalen özelliği deriyi yumuşatacaktır, böylece üst tabakayı soyabilirsiniz.

Banyo sırasında ya da sonrasında nasır dokusunun kalınlığını azaltmak için bir sünger taşı kullanın. Bununla birlikte, şeker hastalığı ya da dolaşım bozukluğunun olduğu durumlarda bu yöntem önerilmemektedir

Schwarz 17 Şubat 2024 23:19

Yanıt: Tıp Sözlüğü
 
NAZOLAKRIMAL KANALIN DOGUSTAN TIKANIKLIGI


Nazolakrimal kanalın (burun ve gözyaşı kanalı) doğuştan tıkalı olması, gözyaşı drenaj (boşaltım) sisteminin gelişiminin tamamlanmamış olmasından kaynaklanan bir durumdur.

Normal olarak, gözyaşları ve göz sekresyonları gözyaşı kanalından drene olur (akar). Bu kanal, göz kapaklarının iç köşesindeki iki ufak delikten geçerek önce burna yönelmekte, sonra da daha aşağıya inerek burun boşluğu içine ulaşmaktadır. Bu drenaj sistemi kısmen ya da tamamen tıkalı ise gözyaşları gözlerden drene olamaz.

Bu durumda genellikle doğumdan sonraki ilk birkaç gün içinde karşılaşılır. Soğukalma ya da cereyanda kalma veya çevre sıcaklığının düşmesi durumunda sorun genellikle ciddiyetini artırır. Ana babanın durumu tipik olarak farkettikleri ilk işaret bebeğin gözlerinde gözyaşlarının belirmesi olacaktır. Gözyaşı gözde havuzlanmış olarak görülebileceği gibi damlalar halinde akıyor da olabilir. Ayrıca göz kenarlarında beyaz ya da sarı renkte akıntılar ve bebek bir süre uyuduktan sonra göz kapaklarının yapışmasına neden olan bir çapaklanma da görülebilir.

Nazolakrimal kanal tıkanması olan bebeklerde bazen kanal bölgesinde iltihap da gelişebilmektedir. Göz altına gelen alanın şiştiği, kızardığı ve hassaslaştığı görülebilir. Ayrıca bebeğin ateşi yükselebilir ve tahriş duyarlığı artabilir.

Bu oldukça yaygın bir durumdur ve aylarca sürse bile göze nadiren zarar verir. Başlıca tedavi yolu, bebeğin gözkapaklarının günde iki ya da üç kez ılık su ile temizlenmesi ve etkilenen alana masaj yapılmasından oluşur. Enfeksiyonun önlenmesi için antibakteriyel damlalar da kullanılmaktadır.

Çoğu vakada gereken tek tedavi budur ve sorun bebek bir yaşını doldurmadan çözülür. İnatçı vakalarda hekimin kanalı genişletmesi gerekli olabilir. Bazen tüp sokulması veya rekonstrüktif cerrahi gerekir.

Schwarz 17 Şubat 2024 23:19

Yanıt: Tıp Sözlüğü
 
NEFES DARLIGI (DISPNE)


Nefes darlığı, hastanın güçlükle nefes alıp vermesi halidir. Nefes darlığı, sübjektif olarak duyulan rahatsız edici bir duyudur. Hasta soluma eforunun arttığını duyar. Nefes darlığına "zorlu solunum" demek de mümkündür. Normal bir insanın alışkın olduğundan fazla bir iş yaparken fazla solunum gereksinmesi (hiperpe) bir nefes darlığı değildir. Her kişinin bir iş kapasitesi vardır. Bunu aşınca normalden daha derin ve daha hızlı solumaya başlar. Özellikle hareketsiz bir hayat yaşayanlar, yaşlılar, şişmanlar ve kadınlar küçük bir eforla daha fazla solunum gereksinmesi ile karşılaşırlar. Bunları nefes darlıkları arasına katmamak gerekir. Kısacası dispne bir hastalık halidir. İstirahat halinde bir şahsın bir dakikada soluduğu hava (dakika solunum hacmi), zorlu şekilde bir dakikada soluduğu havanın (maksimum solunum kapasitesi) 1/3 ünden azdır. Bu oranın büyümesi, yani solunum yedeğinin azalması, dispneye neden olur.

Dispneye neden olan başlıca hastalıklar ve nedenler şunlardır:

1-Hİ*****NTILASYONA (SOLUNUM ARTIŞI) YOL AÇAN NEDENLERLE DİSPNE
Anemi
Karbonmonoksid zehirlenmesi
Methemoglobinemi
Sulfhemoglobinemi
Oksijen basıncının düşmesi
Ateşli hastalıklar
Hipertiroidi
Asidoz
2-HİPOVANTILASYONA (SOLUNUM AZALMASI) YOL AÇAN NEDENLERLE DİSPNE
Aşırı şişmanlık
Diyafragma inişinin engellenmesi
Diyafragma hernileri
Solunum kasları yetersizliği
Solunum merkezi baskılanması
Göğüs deformitelerl
Ankllozan spondilit
3-HAVA YOLLARINDA TIKANMAYA BAĞLI DİSPNELER
Farinks ve larinks hastalıkları
Retrofarenjeal abse
Farinks tümörü
Yabancı cisim, yapışkan balgam
Akut larenjit, difteri
Kronik larenjit
Larlnks spazmı, allerjik ödem
Larinks tümörü
Travma
Ses telleri felci
Larinks, trekea ve bronşların sıkıştırılması
Guatr
Aorta anevrizması, vasküler halka
Mediasten tümörleri, adenomegalilerl
Özofagus kanseri
Bronş kanseri
Bronş stenozu
4-AKCİĞER HASTALIKLARINA BAĞLI DİSPNELER
Akut bronşit
Bronkopnömoni
Kronik bronşlt
Aınfizem
Bronşial astma
Bronşektazl
Atelektazi
Absorpsiyon atelektazisi
Dıştan baskı ile atelektazi
Bronş kanseri
Bronşioler kanser
Akciğerlere kanser metastazı
Pnömoniler
Pnömokok pnömonisi
Stafiokok pnömonisi
Streptokok pnömonisi
Friedlaender pnömorıisi
Pseudomonas pnömonisi
Influenza pnömorıisi
Diğer virus pnömonileıi
Mikoplasma pnömonisi
Psittacosis pnömoms:
Q ateşi pnömorüsi
Tüberküloz Prı~monisi
Mikotik pnömoniler
Allerjik alveolit
Aspirasyon pnömonisi (Mendelshon sendromu)
Löffler sendromu
Akciğer emboli ve infarktüsü
Multiple Akciğer Embolisi
İnterstisyel akciğer hastalıkalrı ve yaygın fibroz
Pnömokonvozlar
Antrakoz
Silikoz
Berilloz
Akciğer sarkoidozu
Lymphangitis cartinomatosa ve alveoler karsinoma
Milyer tüberküloz
Akciğerlerin mantar infeksiyonları
Histoplasmosis
Coccidioidomycosis
Blastomycosis
Nocardlosis
Cryptococcosis
Torulosis
Actinomycosis
Aspergillosis
Moniliasis
Kollajen hastalıklar
Polyarteritis nodosa
Romatoid artrit
Sistemik eritemli Lupus
Skleroderma
Diğer akciğer fibrozları
Radiasyon fibrozu
Idiopatik pulmoner fibroz
Pülmoner alveoler proteinoz
Pülmoner alveoler mikrolitiaz
5-PLEVRA HASTALIKLARINDA DİSPNE
Pnömotoraks
Plevra boşluğunda sıvı
6-KARDİAK DİSPNE
Efor dispnesl
Kardiak astma
Akut akciğer ödemi
Periyodik solunum
7-NON-KARDİYOJENİK AKCİĞER ÖDEMİ
8-PSİKOJENİK DİSPNE

Schwarz 17 Şubat 2024 23:19

Yanıt: Tıp Sözlüğü
 
NEVRALJI


Nevralji sinir yollarının biri boyunca duyulan şiddetli ağrı spazmlarından oluşur. Bu spazmlar sinirin zedelenmesi veya tahrişi sonucu ortaya çıkabilir. Ancak birçok vakaların olarak nedeni bilinmemektedir.

Belirtiler : Son derece keskin, batıcı ağrı veya sürekli yanma duygusu ile birlikte gelen ağrı krizleri.

Ağrılar genelde keskin ve batıcı niteliktedir. Saniyeler ya da dakikalar süren kesik krizler halinde gelen ağrılar günler, hatta haftalar sürebilir.

Bu rahatsızlığın okut bir döneminde, hassasiyet o kadar artar ki bazen en ufak bir temas bile çok şiddetli acı duyulmasına neden olabilir.

Bazı tür nevraljiler herpes enfeksiyonu (zona) sonucu ortaya çıkabilir. Aksırmak veya yemek yemek gibi hareketler spazm krizlerini teşvik edebilir.

Schwarz 17 Şubat 2024 23:20

Yanıt: Tıp Sözlüğü
 
NÖROPATİK AĞRI


Beyin veya omurilikte bir hasar sonrası ortaya çıkan bu ağrı türü, kendini genellikle önce bacak ve ayaklarda hissettiriyor


Nöropatik ağrı, merkezi ya da çevresel sinir sisteminin hasar görmesi sonucunda ortaya çıkan süreğen ağrıya verilen isimdir. Nöropatik ağrı, çevresel ve merkezi sinir sistemi arasındaki karmaşık etkileşimlerle ortaya çıkar.


Nöropatik ağrı, hastalar tarafından çeşitli şekillerde tanımlanabilir. En sık kullanılan tanımlayıcı sözcükler batıcı, delici, saplanıcı, yakıcı, iğnelenme tarzında ağrıdır. Ağrı çok şiddetli olabilir, uzun sürelidir ve standart ağrı kesici ilaçlara yanıt vermez. Nöropatik ağrı, diğer birçok ağrının aksine genellikle geceleri artar. Nöropatik ağrıya neden olan durumlar arasında şeker hastalığı, böbrek yetersizliği, zona gibi enfeksiyon hastalıkları, çeşitli damar hastalıkları, alkolizm, bazı nörolojik hastalıklar ve kanser yer alır. Bu gibi hastalıkları olan kişilerde uzun süreli ağrı ortaya çıktığında nöropatik ağrı olabileceği düşünülmelidir. Nöropatik ağrı tanısında ağrının niteliği, zamanı, dağılımı, eşlik eden diğer belirtilerin dikkatle araştırılması önem taşır. Ağrının değerlendirilmesinde en güvenilir kanıt hastanın bildirimidir. Nöropatik ağrı, sinir dağılımına uygun şekilde özel bir yerleşim sergiler, örneğin şeker hastalarında çorap-eldiven tarzında ağrı oluşması tipiktir. Tanı konması için hastaların duysal yakınmalarının yanı sıra sinirlerde hasar oluştuğunun gösterilmesi yeterlidir.


Nöropatik ağrıya neden olan hastalığın tedavi edilmesi gerekir, örneğin şeker hastalarında kan şekerinin sıkı kontrol altında tutulması önemlidir. Nöropatik ağrı tedavisinin temelini ağız yolundan alınan ilaçlar oluşturmaktadır. Nöropatik ağrı, standart ağrı kesici ilaçlara yeterince yanıt vermez, ancak günümüzde etkili ve güvenilir tedavi yöntemleri vardır. Bunların dışında çağın kabusu haline gelen stresi azaltmaya yönelik davranışsal terapilerin de ağrının azaltılmasında yararlı olduğu bilinmektedir.

Schwarz 17 Şubat 2024 23:20

Yanıt: Tıp Sözlüğü
 
ORAK HUCRELI ANEMI



Orak hücreli anemi kalıtsal bir kan bozukluğudur. Hem annenizden hem de babanızdan orak hücreli gen geçerse orak hücreli anemili olarak doğarsınız. Annebabanızın birinden orak hücreli, diğerinden normal gen geçerse orak hücre özelliğinizin olduğu söylenir. Bu durum, orak hemoglobin taşıyıcısı olduğunuz ve orak hücre özelliğinizin çocuğunuza da geçebileceği anlamına gelir.

Orak Hücreli Anemi Nedir?
Anemiye ve belirli aralıklarla tekrarlanan ağrıya neden olan bir kan bozukluğudur. Orak hücreli anemili kişilerde hemoglobinin (alyuvarlarda [eritrosit] oksijeni akciğerlerden vücudun diğer bölümlerine taşıyan bir molekül) bir bölümü uygun biçimde iş göremez. Hemoglobinin bir bölümü alyuvarları sert ve orak şekline dönüştüren çubuk benzeri yapılar oluşturur. Bu hücreler küçük kan damarlarını tıkayarak bazı organların ya da dokuların yeterli oksijen almasını engeller. Bu durum, şiddetli ağrı ataklarına neden olabilir.
Eşinizde orak hücre özelliği ya da orak hücreli anemi varsa, çocuğunuza orak hücreli anemi de geçirebilirsiniz. Orak hücreli anemi özellikle, ataları Güney ve Orta Amerika, Küba, Suudi Arabistan, Hindistan, Türkiye, Yunanistan ve Italya dan göç edenler arasında sık görülür. Bu hastalık iyileşmez.

Orak Hücreli Anemiye İlişkin Bulgu Ve Belirtiler:
- Kemiklerde, kaslarda ya da karında günlerce ya da haftalarca süren şiddetli ağrı (ağrılı krizler olarak adlandırılır).
- Halsizlik, solgunluk ve nefes darlığı. Tüm bunlar anemi ya da alyuvar eksikliği belirtileridir.
- Vücudun herhangi bir bölümünde ya da eklemde öngörülemeyen ağrı
- Retina (gözün görüntüyü alan arka bölümü) dolaşımdaki alyuvarlardan yeterince beslenemediğinde görme sorunları ya da körlük.
- Karaciğerde işlev bozukluğu (sarılık) nedeniyle derinin ve gözlerin sararması.
- Çocuklarda büyümenin ve pubertenin gecikmesi ve eriçkinlerde ince yapı.
- Enfeksiyonlara yüksek düzeyde yatkınlık.
- Beyindeki küçük kan damarlarının beynin bazı bölümlerinde hasara neden olabilecek biçimde daralması ya da tıkanması (inme)
- Enfeksiyonun ya da akciğerde sıkışıp kalan orak hücrelerin neden olduğu komplikasyonlar.

Tanı:
Birçok eyalette yeni doğan tüm bebeklere diğer tarama testleriyle aynı anda, orak hücreli hastalık ya da orak hücre özelliği açısından basit bir kan testi de yapılması da öneriliyor. Orak hücreli anemiye erken evrede tanı konması önemlidir çünkü, bu bozukluğun bulunduğu çocuklar için uygun bir tedavi şekli bulunabilir. Çocuklara ve erişkinlere basit bir kan testiyle tanı konulabilmektedir.

Tedavi:
- Antibiyotikler bebeklerde enfeksiyonları önlemeye yardımcı olur ve ağrı kesiciler (ağızdan ya da damar yoluyla), damar yoluyla alınan sıvılar ve oksijen solumak ağrı ataklarının tedavisinde yararlı olur.
- Kan transfüzyonu, dolaşımdaki alyuvar sayısını artırarak aneminin düzeltilmesine yardımcı olur.
- Diğer ilaçlar ve işlemler halen araştırılıyor. Hidroksiüre bazı erişkinlerde yararlı olabilir, ancak çocuklarda tedaviye ilişkin araştırmalar devam ediyor.

Schwarz 17 Şubat 2024 23:20

Yanıt: Tıp Sözlüğü
 
OSTEOMIYELIT


Osteomiyelit kemik iliğinin iltihabıdır. Genellikle bir bakteri enfeksiyonunun sonucunda ortaya çıkar, sıklıkla yaralanma, kırık veya başka bir zedelenme sırasında giren bir bakteridir. Aynı zamanda, kemiğe kan yoluyla da taşınabilir.

Belirtiler

- Hassasiyet ve şişme,

- Tutulan kemikte ağrı ve sıcaklık duygusu,

- Ateş,

- Halsizlik.

Osteomiyelit büyüklere kıyasla çocuklarda daha yaygındır. Genellikle, antibiyotiklerde başarılı bir şekilde tedavi edilebilmektedir Fakat nüksedebilir.

Teşhis

Osteomyelitten kuşkulanıldığında, teşhis için kan tahlilleri, röntgen, radyoaktif izotoplarla kemik taraması ya da iğne biyopsisi kullanılabilir.

Kemik biyopsisi de gerekebilir; bu yöntemde derindeki bir apseden kemik örneği, cerahat ya da başka dokular çıkarılarak laboratuvarda incelenir.

Tedavi

Tedavide 3 hafta ya da daha uzun bir süreyle penisilin veya diğer bir antibiyotik kullanılır. Yatak istirahati ve etkilenen kemiklerin sabitlenmesi de önerilmektedir. Bazı vakalarda, enfeksiyonun olduğu dokuların ameliyatla çıkarılması gerekebilir.

Schwarz 17 Şubat 2024 23:20

Yanıt: Tıp Sözlüğü
 
OSTEOPOROZ (Osteoporosis)


Kemik yoğunluğunun yaygın olarak azaldığı ve kemik yıkımının, kemik yapımından fazla olduğu durumdur. Normalde kemiğin yapım ve yıkımı arasında bir denge vardır. Herhangi bir nedenle kemik yapımının azalması veya yıkımının artması sonucu osteoporoz meydana gelir.

Uzun süre hareket edememe, felç, yetersiz beslenme, yetersiz kemik dokusu yapımı (osteogenesis imperfekta hastalığı), hormonal nedenler (Cushing hastalığı, menapoz sonrası (Tip I osteoporoz)) ve yaşlılık (Tip II osteoporoz) osteoporoza neden olan başlıca durumlardır.

Kadınlar osteoporoza daha erken yaşlarda duyarlı hale gelmektedirler, çünkü hormonları yaklaşık 50 yaş civarında iyice azalmaktadır. Buna karşın erkeklerde hormon düzeyleri 70 yaşlarına kadar yüksek düzeyde devam eder. Menapoza bağlı osteoporoz, en sık rastlanan metabolik kemik hastalığıdır.

Eğer hastalık mevcut ise kemik - yoğunluk ölçümleri yapılabilir, bu ölçümler ne kadar kemik kaybınız olduğunu gösterir. Bu ölçümler osteoporoz riski olanlarda riski saptamak için yapılabileceği gibi osteoporozlu hastalarda da tedavinin veya durumun değerlendirilmesi amacı ile yapılabilir.

Başlıca belirtiler:

- kemik ağrıları (özellikle sırtta)

- yuvarlak - hafif bir kamburluk meydana gelmiştir, boy kısalması vardır (omurga kemiklerinde eydana gelen kırılmalar nedenni ile)

Tedavi

Hastalığın nedenine göre teadvi seçenekleri değişebilir. Özellikle menapoz durumunda düşük dozlarda östrojen ve progesteron verilmelidir, doz düşük tutulduğu sürece 10-20 yıl süre kullanılabilir, ancak 6 ayda bir jinekolojik muayene gerekir. Böbrekleri normal olanlarda kalsiyum, sodyum florid ve Vitamin D verilebilir. Böbrek problemi olanlarda kalsitonin kullanılmalıdır.

En iyi tedavilerden birisi kalsitonin (calcitonin (som balığı paratiroid beslerinden elde edilen hormon)) adı verilen ve vücutta kalsiyum dengesini sağlayan hormondur.

Diyetinizde dikkat etmeniz gerekenler

- Protein alımını azaltın

- Hayvansal protein yerine bitkisel proteinler alın

- Soyalı gıdalar kullanabilirsiniz

- kıvırcık lahana (broccoli) ve yeşil yapraklı sebzeler tüketin. Bunlar kemiklerin korunmasına yardımcı olan K vitamini içerirler.


Osteoporoz olmamak için kemiklerinizi koruyun: bunun için günde 1 - 1.5 gram kalsiyum ve 400 IU D vitamini alın. Bol miktarda yeşil yapraklı sebzeler tüketin ve düzenli egzersiz yapın. Özellikle yürüme, koşma ve ağırlık kaldırma gibi egzersizlerin ileriki yıllarda kemik erimesi oranını azalttığı saptanmıştır. Ayrıca zayıf olanların, normal kiloda olanlara göre daha fazla risk altında oldukları da gözlenmiştir.

Schwarz 17 Şubat 2024 23:20

Yanıt: Tıp Sözlüğü
 
PAGET HASTALIGI (KEMIKTE)


Paget hastalığı denen rahatsızlık (aynı zamanda ostejtis deformans tıbbi adıyla da bilinir) adını 19. yüzyılın ortalarında yaşamış olan bir Ingiliz cerrahından almıştır ve osteoporozun aksi (tersi) durumudur. Paget kemik hastalığı başlangıçta çok fazla kemik dokusu parçalandığı zaman meydana gelir. Buna tepki olarak bir vücut yeni kemik yapma hızını artırır. Fakat yeni kemikler düzensiz bir şekilde yerleşir ve normal kemikten daha yumuşak ve daha zayıf olabilir. Fakat Paget hastalığının sonucu bir bakıma osteoporozunkine benzer, çünkü kemikler zayıflar ve deforme olabilir, hatta kırılabilir.

Belirtiler

- Etkilenen kemiklerde ağrı ve sıcaklık hissi,

- Başağrısı,

- Bacak bükülmesi,

- işitme kaybı.

Paget kemik hastalığı vakalarının çoğu 50 ile 70 yaş arasındaki hastalarda teşhis edilir.Ancak bazı ender durumlarda genç yetişkinlerde de bulunmuştur. Bazen aileyi özellik gösterir.

Teşhis

Doktorunuz kemiklerinizde Paget hastalığı olduğundan kuşkulanırsa, kemik yıkım ürünlerinin normalden fazla olup olmadığını belirlemek için kan ve idrar tahlilleri yaptırabilir. Röntgen ve radyoaktif izotoplarla kemik taraması da gerekebilir. Gerekli tedaviye karar vermek için nadiren kemik biyopsisi de yapılabilir.

Bu hastalık birçok insanda belirti vermez. Başka bir nedenle röntgen çekildiğinde ya da kan tahlili yapıldığında rastlantıyla ortaya çıkarılabilir. Genellikle vücudun tek bir bölümü etki?enir (çoğu kez omurga, kafatası, kalça, uyluk ya d~ bacağın alt bölümü), ancak birden çok bölge de tutulabilir. Hastalıktan etkilenen kemikler deforme olur ve daha kolay kırılırlar. Hastalık genellikle yavaş ilerler.

Nadir olarak sağırlık, konjestif kalp yetmezliği ya da habis kemik tümörleri gibi ciddi sorunlar ortaya çıkabilir.

Tedavi

Hastalık sorun yaratmadıkça tedavi gerekmez.

İlaç Tedavisi

Hastalığın erken dönemlerinde tek yapılması gereken, ağrı ve iltihabın tedavi edilmesidir. Aspirin veya diğer hafif antienflamatuar ve ağrı kesici ilaçlar yeterlidir. Bununla birlikte, hastalık ilerlerse, kalsitonin hormonu gibi daha güçlü ilaçların kullanılması gerekebilir. Tedavi etkisiz olduğunda doktorunuz etidronat ya da mitramisin verebilir.

Ameliyat

Kemikte şekil bozukluğu oluştuğunda nadiren ameliyat gerekebilir.


Forum saati; Türkiye'ye göre ayarlanmış olup, şu an saat: 04:29.

Powered by vBulletin® Version 3.8.7   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.