Tekil mesaj gösterimi
Alt 13 Mayıs 2023, 15:14   #21
Çevrimdışı
Asi Ruh
Diamond Üye
Yanıt: Beşiktaş Tarihi




BEŞİKTAŞ’IN ŞEHİDİ

1932 yılında Beşiktaş kulüp başkanlığını Abdülkadir Ziya Karamürsel üstlenir. Şeref Bey yakın arkadaşı Abdülkadir Bey’in kulüp başkanı olmasına çok sevinir. Artık bir süredir uğraştığı Çırağan’ın bahçesinin Milli Emlak’tan kiralanması meselesini başkan Abdülkadir Bey’in desteği ile daha kısa sürede halledebilecektir. Üstelik başkanıyla, idarecileriyle, futbolcularıyla bütünleşmiş Beşiktaş’ın bu sezon hasret kaldığı şampiyonluğu kucaklaması çok daha kolay gözükmektedir.

1932 yılı Haziran’ında Ankara’ da toplanan ‘’Türkiye İdman Cemiyetleri Birliği’’ genel kongresine katılır Şeref bey. Kongre devam ederken bölgeler arası ‘’Kongre Kupası’’ maçları da yapılmaktadır. İzmir Bölgesi ile Ankara Bölgesi’nin yapacağı maçın hakemliğini Şeref Bey’ e teklif ederler. Seve seve kabul eder. Alkışlar arasında sahaya çıkar...

Maçın ilk yarısının son dakikalarında yığılır kalır yeşil sahaya... Yanına koşup gelenlere: ‘’ Bir şeyim yok...Merak etmeyin.. Herhalde heyecandan tansiyonum düşmüş olacak... Halftaymda dinlendikten sonra bir şeyim kalmaz...’’ diye cevap verir... ‘’İkinci yarı istersen başka birini hakem yapalım. Sen dinlen...’’ diye ısrar ederler.. ‘’Yok olmaz, maçı tamamlamak istiyorum..Bir şeyim yok, ben iyiyim...’’ diyerek başladığı maçı yarım bırakmak istemez Şeref Bey... Hayatı boyunca kafasına koyduğu, başladığı hiçbir işi yarım bırakmamıştır ki...

Maçın sonunu getirir getirmesine de, bu kez soyunma odasında baygınlık geçirir Şeref Bey. Arkadaşları o halde kaldığı otele taşırlar...Teşhis ve tedavi için İstanbul’a gitmesini ve Cerrahpaşa hastanesine yatmasını ısrarla isterler... Hiç birine aldırmaz Şeref Bey... ‘’Ben iyiyim, merak etmeyin... Ankara’ daki işler bir bitsin, Bursa’ da kaplıcalara gideceğim, demir gibi olacağım..’’ diyerek arkadaşlarının ısrarlarını geri çevirir... Çırağan Sarayı bahçesinin Beşiktaş’ın kullanımına verilmesi ve bu alanda bir stadyum inşaatının başlatılması izniyle ilgili Bakanlar Kurulu kararını beklemektedir. Karar çıkana kadar kimselere kulak asmaz, Ankara’ dan ayrılmaz... Ağrıları ve sık geçirdiği baygınlıklar ise gün geçtikçe dayanılmaz bir hal almaktadır...

Hastalığına kulak asmaksızın Ankara’da kalan Şeref Bey, Çırağan’ın bahçesini Beşiktaş kulübüne mal etme yolunda önemli mesafe alır. Bazı gerekli imzaların tamamlanmasının ardından İstanbul’a döner. Bir hayalini daha gerçekleştirmiş olmanın mutluluğunu yaşmaktadır. Ancak ihmal ettiği hastalığı oldukça ilerlemiştir. Artık ayakta duramamaktadır. Köyiçindeki evinde yatağa serilir. Izdırapları ise azalacağına gün geçtikçe daha da dayanılmaz bir hal almaktadır.


Çare olur diye Bursa’ da kaplıcalara gider. Bir hafta, on gün, hiçbir şey değişmez. İstanbul’a döndüğünde operatör Burhanettin bey tarafından son kontrolleri yapılır. Yapılan testlerin sonucunda Şeref Bey’in hastalığına kesin teşhis konur... Bu teşhis ne yazık ki ‘’KANSER’’dir...

20 Ekim 1932 günü sessiz bir kalabalık toplanmıştır Sirkeci garında... Beşiktaş kulübü idarecileri, sporcuları, yakınları, sevenleri son bir umut olarak tedavi için Viyana’ya uğurlamaktadır Şeref Bey’i... 27 gün kalır Avusturya’da... Tıbben uygulanabilecek tüm tedaviler uygulanır kendisine... Hastalığı karşısında tıbbın da çaresiz kaldığını anlamıştır şeref Bey. Doktorlarla konuşur, hastaneden çıkışını alır. İstanbul’u ve Beşiktaş’ını çok özlemiştir. Geri dönecektir...

Hayatı hep mücadelelerle dolu olan Şeref Bey, 12 ay süren son mücadelesini yakalandığı amansız hastalığa karşı verir. 12 Haziran Pazartesi gününü 13 Haziran Salı gününe bağlayan gece yarısı 0:20’de hayatında ilk kez girişmiş olduğu bir mücadelede yenik düşer, hastalığı boyunca başından ayrılmayan babasının kollarında, 39 yaşında hayata gözlerini yumar.

14 Haziran 1933 Çarşamba günü, Şeref Bey’in cenazesi önce Beşiktaş Köyiçi’ne getirilir. Sporcuları, öğrencileri ve halkın oluşturduğu binlerce kişilik bir kalabalık Köyiçi meydanında toplanmış, 39 yıllık yaşamını Beşiktaş’a hizmete adamış bu müstesna insanın ardından gözyaşı dökmektedir. Türk bayrağına sarılı tabutu Sinan Paşa camiine taşınarak cenaze namazı burada kılınır.

Beşiktaş’a mal etmek uğruna sağlığından olduğu Çırağan sarayının bahçesine yapılan stadta da bir tören düzenlenmesini vasiyet etmiştir Şeref Bey. Şehir Bandosunun çaldığı matem marşının hüzünlü melodisi eşliğinde, sevdiklerinin elleri üzerinde tabutu Çırağan’a taşınır. Stad direğinde, Beşiktaş kulübünün arması simsiyah hazırlanmış bir bayrağı yarıya indirilmiş şekilde dalgalanmaktadır. Tabut stadın ortasında hazırlanan iki masa üzerine konur. Binlerce kişi etrafını çevirir.

İlk konuşmayı İdman Cemiyetleri İttifakı reisi Halit Bey yapar.. Törene katılan devlet adamlarından bir kaçının daha konuşmasının ardından sağlığında zaman zaman küstüğü, zaman zaman barıştığı çocukluk arkadaşı, mahalle arkadaşı, futbolcu arkadaşı Refik Osman Top çok dokunaklı bir konuşma yapar. Ardından Şeref Bey’in yakın dostu, Beşiktaşlıların ‘’baba’’ diye hitap ettikleri kulüp başkanı Abdülkadir Ziya bey’in konuşmaya başlamasıyla birlikte törene katılan binlerce kişi artık göz yaşlarına hakim olamamaktadır...

Şeref Bey’in naaşı, Çırağan’ daki stadı tepeden seyreden konumdaki Yahya Efendi dergahına defnedilir. 39 yıllık kısa yaşamına çok şey sığdırmıştır Şeref Bey... Kuruluşunda sınırlı sayıda kişinin ferdi sporlarla uğraştığı özel bir kulüp kimliğindeki Beşiktaş kulübünü halka indirmiş, halka sevdirmiş, halkla büyütmüş, siyah beyaz renk aşkını binlerce, yüz binlerce kişinin kalbine kazımayı başarmıştır. Hani ‘’ben takımım için canımı veririm’’ derler ya, belki böyle bir sözü söylememiştir Şeref bey ama, Beşiktaş kulübü için gerçekten de canını vermiştir. O Beşiktaş’ın ŞEREF’idir... O Beşiktaş’ın ŞEHİDİDİR...
 
Alıntı ile Yanıt