İmparatorluk sınırlarını genişlettikçe, Roma’nın inanç alanına yeni tanrılar ve tanrıçalar dâhil oluyordu. Önceki kadim medeniyetlerde yer alan bir kutsal varlığın panteona dâhil olup olmayacağını belirleyen yegâne şey ise, o tanrı veya tanrıçanın Roma kültürüne uygun olup olmadığıydı. Öyle ki Roma’nın en önemli 12 tanrı ve tanrıçası nerdeyse bütünüyle Antik Yunan mitolojisinde de var olan varlıklardı ve Jüpiter, onların en önemlilerinden biriydi…
Antik Yunan’daki tanrıların kralı Zeus’a denk gelen Jüpiter; gökyüzünün, gök gürültüsünün ve nihayet Roma’nın tanrısıydı. Babası Satürn’ün, çocuklarından birinin onu yok edeceğine dair kehanetin ardından giriştiği katliamdan, annesi Opis’in yardımıyla kurtulmuş ve daha sonra kardeşlerini kurtarmıştı. Böylece Jüpiter, Neptün, Pluto ve Juno bir araya gelerek babaları Satürn’ü devirmeyi başardı. Daha sonra kardeşler, dünyanın yönetimini bölüştü ve gökyüzü Jüpiter’in sorumluluğuna verildi…