TrendForum.Net

TrendForum.Net (https://www.trendforum.net/)
-   Tıp Terimleri Sözlüğü (https://www.trendforum.net/tip-terimleri-sozlugu/)
-   -   Tıp Sözlüğü (https://www.trendforum.net/tip-terimleri-sozlugu/39052-tip-sozlugu.html)

Schwarz 17 Şubat 2024 23:39

Yanıt: Tıp Sözlüğü
 
YEMEK BORUSU (OZAFAGUS) TIKANMASI


Yemek borusu (gırtlaktan mideye uzanan boru) tıkanması ile dünyaya gelen bir bebek tam olarak gelişmemiş bir yemek borusuna sahiptir.

Tahminen 3000 ila 4500 de bir bebek bu bozuklukla dünyaya gelmektedir. Yemek borusu tıkanıklığı ile dünyaya gelen bebeklerin üçte biri prematüre olarak doğmaktadır.

Bu bozukluğun yanı sıra, genellikle soluk borusu bozukluklar gibi başka anormallikler de meydana gelmektedir. Dahası, yemek borusu tıkanması ile dünyaya gelen bebeklerin en az % 30 unda yasamı tehdit eden kalp, üreme sistemleri ve merkezi sinir sistemi problemleri gibi bozukluklar da meydana gelmektedir.

Bu doğum kusurunun belirtileri çoğunlukla daha doğum odasında ortaya çıkar. Böyle bir bebeğin ağzından anormal derecede fazla salgı gelir ya da annesi bebeği beslemek istediğinde bebek yutkunamaz, öksürür ya da morarır. Eğer doktor bebeğe ağzından midesine bir sonda sokamaz ise, bebeğin yemek borusu tıkanması teşhisi konur.

Eğer bebeğinizde yemek borusu tıkanması varsa, derhal ameliyat edilmesi gerekir. Eğer tıkanık bölge derin değil ise iyileşme de çabucak gerçekleşir. Fakat tıkanıklık uzun bir bölgeyi kaplıyor ise, cerrah yemek borusunu onarmak yerine uzatmayı tercih edebilir; bu durumda, bebeğin beslenmesini sağlamak için yemek borusundan midesine ek boru takılır.

Schwarz 17 Şubat 2024 23:39

Yanıt: Tıp Sözlüğü
 
ZAYIFLIK (YETERSIZ KILO PROBLEMI)


Öncelikle kilo durumunuzu doğru bir şekilde saptamanız gerekir, bunun için ilgili sayfamızdaki hesaplama aracından yararlanabilirsiniz. Bu hesaba göre zayıf olduğunuz saptandı ise ve hekim tarafından başka bir rahatsızlığınız olmadığı size söylendi ise burada yazılanlar sizin içindir.

Şişmanlık özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde önemli bir problemdir ve hemen tüm yazılı ve görsel maedya araçları zaman zaman insanların zayıflamasına yarsımcı olacağını iddia ettikleri yöntemlerden ve diyetlerden bahsederler.

Ancak ne yazık ki toplumun az bir kısmını ilgilendiren zayıflık problemi konusunda yeterli çaba harcanmamaktadır. Bununla birlikte zayıf insanların sağlıklı bir şekilde kilo almaları sanıldığı kadar kolay bir olay da değildir.

Bol miktarda kızartma, hamurişi, tatlı gibi bol kalorili şeyleri günboyu yiyerek sağlıklı bir şekilde kilo alamazsınız, tüm temel besin maddelerinden yeterli ve dengeli düzeyde almanız gerekir.

Sebze ve meyvelerden her gün 5 porsiyon yememiz gerekir. Bunlar doğal olmalıdır, yani dondurulmuş veya konserve olmamalıdır. Sebze ve meyvelerde bulunan antioksidanlar sizi hayat boyu bir çok rahatsızlıktan ve kanserden koruyacaktır.

Süt ve süt ürünleri, özellikle kalsiyum, protein ve vitamin açısından son derece zengin besinlerdir; bunun yanı sıra süt içerek aldığınız kalori miktarını en kolay şekilde arttırabilirsiniz. Eğer sütü sevmiyorum diyorsanız içerisine bir kaşık meyve püresi, meyveli yoğurt gibi şeyler katın. Eğer bol miktarda süt içmeye karar verdi iseniz, az yağlı sütü tercih edin aksi taktirde vücuttaki yağ dengeniz bozulabilir. Süt ürünlerinde de özellikle az yağlı peyniri bol miktarda tüketebilirsiniz.

Kanınızla ilgili her hangi bir problem yaşamamak için her gün iki porsiyon et (kırmızı, balık, tavuk) tüketin. Et demir içeriği açısından en zengin besindir. Ancak iki porsiyondan daha fazla et tüketmeyin. Et yerine yumurta, kuru baklagiller yiyebilirsiniz. Ancak salam, sosis, sucuk, hamburger gibi yağlı ve bol kalorili yiyecekleri en az düzeyde tüketin.

Ara öğünleriniz olsun, bu kilo almanıza yardımcı olur. Ancak yine bu öğünlerde bol kalorili, yağlı ve şekerli yiyecekleri az yüketin.

Belki de en önemlileri; öğün atlamayın, iştahlı ve göz zevkinize hitap edecek şekilde yiyeceklerinizi hazırlayın, yerken zevk almaya çalışın ve DÜZENLİ OLARAK EGZERSİZ YAPIN.


TEMEL KONULARA DEĞİNDİKTEN SONR AKİLO ALMANIZA YARDIM EDECEK İPUÇLARI

1) yiyeceklerinizi seçerken bol kalorili olmalarına dikkat edin.

2) Günde 4-6 öğün yemek yiyin (hepsi de bol kalorili)

3) Bol karbonhidrat ve protein alın. Ancak unutmayın kalorinizin çoğunluğunu daima karbonhidratlar oluşturmalıdır, proteinler değil.

4) Su için. Şişmanlara sorun, su içsek yarıyor diyeceklerdir, gerçekten de su esinlerin kullanılabilmesi için teml bir besin maddesidir ve kilo kazanmak istiyorsanız bol miktarda içmelisiniz.

5) Geceleri yatmadan 2-3 saat önce yemek yiyin. Böylece kaloriniz az harcanacaktır.

6) Yo-Yo diyeti uygulayın. Bu en iyi kilo alma yöntemlerinden birisidir. 4 gün boyunca yüksek kalorili bir diyet yapın, sonra 3 gün süresince daha çok kalori içeren yiyecekler yiyin. Bu durum zayıflamak isteyen şişmanların başına sık sık gelen bir durumdur. Zayıflamak için diyet uygularlarken, birden kendilerini kaybedip daha çok yemeye başlarlar, ancak siz bunu bilinçli yapacaksınız.

7) Biraz daha fazla sodyum alın. Bu vücudunuzun suyu tutmasını sağlayacaktır. Bu durum da zamanla kas mikarınızın artmasına neden olacaktır.

8) Kırmızı et diğer etlere göre daha fazla kilo almanıza neden olur. Ancak bunu sürekli olarak tüketmeyin, arada başka protein kaynakları da tüketin.

9) Protein ve aminoasit içeren içecekler için, bunlar eczanelerden bulunulabilir. Ayrıca bu amaçla sütün içerisine blendırda parçalnmış hurma koyarak iebilirsiniz.

10) Yiyin ve istirahat edin.

Schwarz 17 Şubat 2024 23:39

Yanıt: Tıp Sözlüğü
 
ZONA (HERPES ZOSTER)


Etkeni varicella zoster virüsü olan bir enfeksiyon hastalığıdır. Virüsün, omurilik arka köklerine yerleştiği ve bir nedenle aktif hale geçerek, belirtileri ortaya çıkardığı kabul edilmektedir. Virüs yıllar boyunca hiç bir belirti ortaya çıkarmadan sessizce kalabilir.
Belirti ve Bulgular
Meydana gelen şikayetler, hangi sinirin kökünün etkilendiğine bağlıdır. Etkilenen sinirin yayıldığı bölgede bazen kaşıntı ile başlayan ve hafif ağrı yapan bazen de çok şiddetli ağrı meydana getiren (kozalji tipinde yanıcı ağrılar) kabarcıklar görülür.
Bu kabarcıklar genelde küçük gruplar halinde (3-5 tane bir arada) bulunur.
Bazen çok sayıda kabarcık bulunurken, bazen de az sayıda kabarcık bulunur.
En sık olarak kaburgalar arası sinirler tutulur.
Kabarcıklar vücudun bir yarısında kalır, orta hattı geçmez. Genelde 1-3 haftada kabarcıklar kaybolur, ancak kabarcıkların yerinde hafif koyu renkli lekeler kalır. Bu lekelere bastırınca, birkaç dakika süren şiddetli ağrılar meydana gelir. Bu ağrılar aylarca veya yıllarca sürebilir (bu duruma post-herpetik nevralji adı verilir).
Eğer kafa sinirlerinden bazıları tutulursa geçici yüz felci, kulak problemleri, göz problemleri görülebilir.
Lenfoma hastalarında tüm vücudu tutan yaygın zona görülebilir.
Tedavi
Kabarcıkların üzerine talk pudrası ve pomat (oxyde zinc) sürülerek ağrı ve kaşıntı azaltılabilir. Bunlar ayrıca kabarcıkların çevresinde oluşabilecek diğer enfeksiyonları önler. B vitamini faydalı olabilir.
Ağrı çok şiddetli değilse aspirin, parasetamol gibi ağrı kesiciler yeterli olabilir, ancak çok şiddetli ağrılarda enjeksiyon tipi ağrı kesiciler gereklidir.
Ağır hastalarda kortikosteroidler verilmelidir, bununla birlikte antibiyotik de kullanılmalıdır.
Kozalji tipinde yanıcı ağrısı olanlarda sinirleri bloke edici ilaçlar verilir, bu tür ilaçların kalp hastalığı olanlarda kullanılmaması gerekebilir, özellikle koroner kalp yetmezliği olanlarda kullanılmamalıdır.
Ağır hastalarda ve kabarcıkların ve ağrıların yaygın olduğu durumlarda antiviral (virüslere karşı etkili) ilaçlar kullanmak gerekebilir.
Post-herpetik nevralji döneminde; genelde yukarıda sayılan ilaçlar faydalı olmaz. Genelde antidepresan gibi psikiyatrik ilaçlar kullanılır.

Schwarz 17 Şubat 2024 23:39

Yanıt: Tıp Sözlüğü
 
Ana cocuk saglıgı

Tüp bebek tedavisi dünyada en gelişmiş infertilite(kısırlık) tedavi yöntemidir. Türkiye Hastanesi Tüp Bebek Merkezi, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op.Dr.Nihal Çakır, çocuk isteyen ve herhangi bir doğum kontrol yöntemi uygulamayan çiftlerin bir yıl içinde çocuk sahibi olamama durumlarında kısırlık olabileceğini belirtiyor:

" İnfertilite (kısırlık) eşlerin ortak problemidir, yetersizlik veya zayıflık değildir.Amacımız, en gelişmiş teknolojik araçlari kullanarak, yenilikleri takip etmek, ekip ruhuyla ve sonsuz ilgiyle takip ve tedavi boyunca hastalarımızın yanında olmaktır."

Kadına bağlı sebepler :

Tüplerin tıkalı olması
Yumurtlama problemleri ( Hormonal veya operasyona bağlı olabilir )
Rahmin iç yapısı ve ağzı ile ilgili problemler
Endometriosiz
Karın içini kaplayan zara ait problemler
Kadının yaşı

Erkeğe bağlı sebepler:

Sperm sayısının, hareketinin,normal sayısının bir veya birkaçının düşük olması
Ejekulasyon ( boşalma)problemleri
Enfeksiyonlar
Çocukluk döneminde geçirilmiş ateşli hastalıklar
Genetik problemler
Varikosel Bilinmeyen sebepler: Gebe kalamama nedeniyle doktora başvuran çiftlerin % 10-15’ inde yapılan tetkikler sonucunda hiçbir sebep bulunamamıştır.
Tedavi yöntemleri nelerdir?

Çiftlere yapilan değerlendirme sonucunda bazen bir tek tedavi bazen de birkaç tedavinin aşamalarla uygulanması söz konusu olabilir.Yardımla Üreme Tedavi yöntemlerini şöyle sıralıyabiliriz.

1) Aşılama
2) IVF-ICSI ( Tüp Bebek)

Aşılama (İnseminasyon) nedir?

Kadında ilaçlarla oluşturulan yumurta gelişiminin takibi, yumurtlamanın sağlanması ve yumurtlama gününde kocasından alınan spermin özel bir yöntemle yıkanıp iyi hareket eden spermlerin bir kanülle rahimin içine verilmesidir.Bu yöntemin uygulanabilmesi icin spermin yeterli sayı ve hareketlilikte olması ; kadında ise tüplerin açık ve yumurtlamanın var olması gerekir.

IVF ( Tüp Bebek) Nedir?

Kelime anlamı döllenmenin vücut dışında ( İnvitro Fertilizasyon) gerçekleştirilmesidir.Bu yöntemde yumurtanın yanına belli sayıda sperm konur ve yumurtanın içine kendi kendine girerek döllenmeyi gerçekleştirmesi beklenir. IVF uygulanabilmesi için yeterli kalitede sperm ve yumurta bulunmalıdır.Aksi takdirde ICSI uygulanmasına karar verilmelidir.Son zamanlarda daha yüksek döllenme elde etmek amacıyla ICSI uygulaması tercih edilmektedir.

ICSI ( Mikroenjeksiyon ) Nedir?

Spermin yumurtanın içine girip, döllenmeyi gerçekleştiremiyeceğine karar verilen durumlarda uygulanır.Yumurta toplandıktan bir süre sonra dışındaki hücrelerden temizlenir.Hazırlanan örnekten seçilen tek bir sperm yumurtanın içine enjekte edilir.

Tedavi aşamaları nelerdir?

IVF veya ICSI programına girecek olan çiftlerin hazırlıkları yapıldıktan sonra çok sayıda yumurta elde etmek için özel tadaviler uygulanır.Çiftlerin değerlendirilmesi esnasında bu tedavinin hangi protokol ile yapılacağına karar verilir. Kısa protokol da tedaviye adet ile birlikte başlanır.Uzun protokol ise adetin 21. günü başlıyan tedavi yöntemidir.Adetin 21.günü yapılan ultrasonografi sonrası herhangi bir problem yoksa baskılayıcı tedaviye başlanır.Baskılayıcı tedaviyi takiben yumurtaların uyarılması için kas içine veya cilt altına günlük FSH veya FSH+LH içeren ilaçların enjeksiyonuna başlanır.Daha sonra aralıklı yapılan ultrasonografik tetkiklerle yumurta gelişimi takip edilir.Yumurta sayısı ve gelişim hızı yeterli ise tedaviye aynı dozlarda devam edilir.Yumurtalar belirli büyüklüğe ulaşınca çatlatma iğnesi yapılarak, belirli saat sonra yumurta toplama ve işlem için hasta ve eşi hastaneye çağrılır.

Embriyo dondurma ( embriyo freezing) nedir?

Bazı vakalarda yumurta sayısınada bağlı olarak çok sayıda embriyo gelişir.Transferden sonra elimizde yeterli kalite ve sayıda embryo kalmış ise embriyo dondurma işlemi yapılabilir. Eşlerden birinin ölümü, boşanma veya eşlerin beraberce isteği doğrultusunda imha edilebilir .Aksi takdirde üç yıl saklanabilmektedir. Dondurulan embriyolar sayesinde çiftler, gebelik olmamışsa veya ikinci bir gebelik isteğinde mevcut embriyolar çözülerek bir gebe kalma şansı daha elde edebilmektedir.Ancak gebe kalma oranı dondurulmuş embriyo transferinde daha düşüktür.

"Günümüzde tüp bebek uygulamalarında dikkate alınmaya başlayan önemli bir nokta tüp bebek tedavisinin kalite yönetimidir.Burada ailenin eline vereceğimiz sağlıklı bir bebek son ürünümüz ise; bu ürünün oluşum aşamalarının her basamağı, vereceğimiz son ürünün kalitesini belirlemektedir. "

Schwarz 17 Şubat 2024 23:40

Yanıt: Tıp Sözlüğü
 
HEPATİT B

Hepatit B hastalığı karaciğerin iltihabına neden olan viral bir hastalık olup,hastalık bu virüsü taşıyan anneden bebeğe doğum esnasında bulaşabilmekte ve bebekte müzmin hepatit adı verilen karaciğerin iltihaplanmasına,karaciğer yetmezliğine siroz ve daha sonra karaciğer kanserine yol açmaktadır.Hepatit Bvirüsinün daha farklı bulaşma yollarrı da mevcut olup bunlar,kan ve kan ürünleri yoluyla (hastalığı taşıyan kişiye uygulanan bir iğnenin sağlam kişiye batması.kan nakli ile) tükürük dahil tüm vücut salgılarıyla,cinsel ilişki ile de olabilmektedir. Hepatit B hastalığının yayılmasında aile içi geçiş ve kreş , okul gibi toplu yaşanan yerlerde görülen bulaşma oranı önemli bir rol oynamaktadır.Ülkemizde Hepatit B konusunda yapılan araştırmalar sonucunda yaklaşık 3 milyon kişinin bu hastalığı taşıdığı ve her yıl 160.000 bebeğin bu virüsü taşıyan annelerden doğduğunu ortaya koymaktadır. Bebek,bu virüs ile doğum esnasında göbek kordonu kesilirken temas etmekte ve bu bebeklerin %90'ı kronik(müzmün) taşıyıcı olmaktadırlar.Hepatit B mikrobu taşıyıcısı olan her yüz bebekten onunun siroz ya da karaciğer kanseri olacağı dikkate alındığında tedazisi olmayan bu hastalığın boyutları korkutucu ollmaktadır. Hastalığı taşıyan bireylerin öneli bir bulgu vermemesi bu hastalığın yayılımını kolaylaştırmıştır.O nedenle ,tüm anne adaylarının Hepatit B yönünden bir kan testi yaptırmaları ,doğacak bebekleri açısından son derece önemlidir.bu test sonucunda ,anne Hepatit B taşıyıcısı çıkarsa bebeğin koruma altına alınması gerekmektedir .Geç kalındığında ise bu hastalığın tedavisi olmadığından yapılabilecek pek fazla bir şey kalmamaktadır.Anne adayları ,Hepatit B yönünden taşıyıcı çıkmasa bile ,bu hastalığın toplumumuzdaki sıklığı düşünüldüğünde bebek ve diğer aile bireylerinin mutlaka aşılanması gerçeği ortaya çıkmaktadır.Dünya Sağlık Örgütü,çok ciddi boyutları olan Hepatit B hastalığına karşı aşılamayı 1997 yılı başından itibaren tüm ülkelerde zorunlu hale getirmiştir.

HEPATİT B AŞISI

Hepatit B virüsü ,parçalanarak hastalık yapma kabiliyeti ortadan kaldırılmakta ve etkisiz hale getirilen bu mikrobun bazı bölümleri alınarak hazırlanan aşılar tüm dünyada yaygın olarak kullanılmaktadır.Aşının hastalık yapma ihtimali kesinlikle yoktur.Günümüzde geliştirilen modern aşılar sayesinde bu hastalığa karşı artık % 100'e yakın bir korunma söz konusu olup ,bu aşının bedelinin tamamı devletimiz tarafından karşılanmakta,devlet memurları ve sigortalılar aşı için herhangi bir bedel ödememektedir. Hepatit B aşısı ,1 ay arayla 3 doz ve ilk dozdan bir yıl sonra uygulanan bir hatırlatma dozu şeklinde 4 defa uygulanmaktadır.Bu şema ile oldukça yüksek ve kalıcı bir korunma sağlanmaktadır.Hepatit B aşısı için geçerli olan diğer bir şema ise 1 ay ara ile uygulanan 2 doz ve ve ilk dozdan 6 ay sonra uygulanan hatırlatma dozu şeklindedir.Aşı adale içerisine ya da cilt altına uygulanabilmekte ve % 100 koruyucu olmaktadır.Hepatit B aşısı ,diğer aşılar ile birlikte aynı anda farklı bölgelerden uygulanabilmektedir.Taşıyıcı anneden doğan bebeklerin tercihen doğduğu gün ya da ilk üç gün içerisinde mutlaka birinci doz aşıyı alması gerekmektedir.Üç doz aşısını ve birinci yıldaki ilk hatırlatma dozunu alan tüm çocuk ve erişkinlerin her beş yılda bir tek doz Hepatit B aşısı olmaları önerilmektedir.Bu aşı sadece bir çocukluk aşısı olmayıp,Hepatit B ile temas etme olasılığı olan herkese, yani taşıyıcı olmayan bebek, ,çocuk,erişkin,yaşlı tüm bireylere uygulanmalıdır.Aşının hiçbir ciddi yan etkisi yoktur.

VEREM (TÜBERKÜLOZ)

Tüberküloz ya da halk arasında verem (ince hastalık) olarak bilinen ve her yaşta görülen bu hastalığın ,ağır ve ciddi sonuçları olabilmektedir.damlacık enfeksiyonu şeklinde solunum yoluyla giren mikrop,akciğerlere yerleşmekte ve oradan da beyin zarına ,kemik iliğine ve lenf bezlerine yayılabilmektedir.Bu durum özellikle çocuklarda ölüme kadar gidebilen çok ağır tablolar oluşturmaktadır.Tedavisinin çok uzun süreli olması ve bir çok ilacın birarada kullanılmasının gerekliliği ise hastalığın bir başka yönüdür.Verem hastalığı ,iyileşme sonrasında bile yaşam boyu süren solunum sistemi bozuklukları,zeka geriliği ve sakatlıklar gibi çok önemli kalıcı hasarlara neden olabilmektedir.

VEREM AŞISI ( BCG )

Verem aşısı ( BCG ) doğumdan sonra 3. Ay içerisinde tek doz şeklinde uygulanmalıdır.Daha sonra ,ilkokul 1. Ve 5. Sınıflar ile Lise 3.sınıflarda BCG aşısı hatırlatma ( rapel ) dozu yapılmalıdır.Aşı omuz bölgesinden cilt içine özel bir iğne ile uygulanmaktadır.Aşı yerinde 2-4 hafta sonra hafif bir yara oluşmakta ve bu yara kendiliğinden iyileşmektedir.Bu durum genellikle tedavi gerektirmemektedir,ancak bir hekimin tavsiyesinin alınmasında fayda vardır.

PNÖMONİ (ZATÜRRE)

Pnömokok adlı bir bakteri tarafından oluşturulan zatürre,birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de bir halak sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir.Bu mikrop,damlacık enfeksiyonu şeklinde aksırık ve hapşırıkla hasta insanlardan sağlam kişi ve çocuklara bulaşmakta ve öncelikle akciğerlere yerleşmekte ve zatürreye neden olmaktadır.Hastalık yüksek ateş,öksürük,halsizlik ve solunum yetmezliği oluşturmakta ve bundan da öte vücuda giren mikrobun kan yoluyla yayılması sonucunda menenjite neden olabilmektedir.Etkin tedavi edilemeyen bebekler ve çocuklar bu hastalık nedeniyle hayatlarını kaybedebilmektedir.özellikle yetişkinlerde görülen menenjitlerin % 60-70 nedeni pnömokok adı verilen bu mikroptur.Son zamanlarda oldukça artan bilinçsiz ve doktor kontrolsüz antibiyotik kullanımı bu mikrobun ilaçlara karşı direncini arttırmış ve sonuçta bir çok antibiyotik bu mikroba karşı etkisiz kalmıştır.Bu nedenle zatürre ve mikroba bağlı beyin iltihaplarından korunmada tek ve en güvenilir yol kişilerin aşılanmasıdır.

PNÖMOKOK AŞISI

pnömokok aşısı ,bu hastalığı meydana getiren başlıca mikropların etkisiz hale getirilmesi ile hazırlanan karma bir aşıdır.Aşı, zatürre ve beyin iltihabı nedeni olan mikrobun 23 değişik tipine karşı koruyucu olacak şekilde hazırlanmış olup,bu tipler % 95 sıklıkla görülen mikrop tipleridir.Bu aşı 18 aylıktan büyük bebekler ile tüm çocuk ve erişkinlere önerilmekte ,dalağı alınmış ya da bağışıklık sistemi baskılanmış kişilere ise kesinlikle uygulanması gerekmektedir.Aşı tek doz şeklinde uygulanmakta ve daha sonra 5 yılda bir hatırlatma dozu yapılmaktadır.

Schwarz 17 Şubat 2024 23:40

Yanıt: Tıp Sözlüğü
 
Kızamık ve Kızamıkcık

Çocukluk çağının sık görülen ve tahmin edildiğinin aksine ciddi boyutları olan ve bu hastalıklar sonucunda gelişen ,zatürre,kalp yetmezliği,görme ve işitme kaybı,kısırlık,beyin iltihapları ve benzeri komplikasyonlar nedeniyle bu hastalıklardan korunma büyük önem taşımaktadır.

KIZAMIK

Kızamık her yıl dünyada bir milyondan fazla çocuğun ölümüne yol açan çok ciddi bir hastalıktır.Hastalık her yaşta görülmekle birlikte özellikle küçük çocuklarda ağır seyretmekte ve ölümle sonuçlanabilmektedir.Hastalık öksürük,aksırık ile damlacık enfeksiyonu denilen şekilde insandan insana kolayca bulaşmakta ve üst solunum yolu enfeksiyonu şeklinde başlamaktadır.kreş,yuva ve okul gibi toplu yaşanan yerlerde bulaşma daha çabuk ve sık olmaktadır.Burun akıntısı,aksırma ve göz kızarması,en sık karşılaşılan ilk belirtileridir.Daha sonra yüksek ateş,öksürük ve vücutta kulak arkasından başlayan kırmızı döküntüler gelişmekte ve bu döküntüler baş ve yüzden ,gövde ve kollara ,oradan sırt ve bacaklara yayılım göstermektedir.Hastalık sırasında genellikle zatürre,kulak iltihapları ve her ikibin çocuktan birinde ise beyin iltihapları oluşabilmektedir.hastalığın bu tür yan etkileri etkin ve uygun bir şekilde tedavi edilmezse ölümcül olabilmekte ve sakatlıklara yol açabilmektedir.

KIZAMIKÇIK

kızamıkçık,damlacık enfeksiyonu yoluyla insandan insana bulaşan ve ateş,boğaz ağrısı ve vücutta bir kaç gün süren deri döküntülerine neden olabilen bir hastalıktır. Hastalık yuva,kreş ve okul gibi kalabalık ortamlarda çok kısa sürede bulaşabilmekte ve çocuklarda genellikle hafif geçirilmektedir.Hastalık ergenlik çağında ve erişkinlerde daha ağır seyretmektedir.Birçok genç erişkinde ve büyükte kızamıkçık enfeksiyonu sırasında büyük eklemlerde ağrı ve kızarıklıkla seyreden eklem iltihapları görülür.Eklem sorunları kısa sürede geçer ancak nadiren kronikleştiği de olur. Kızamıkçığın en önemli ve ciddi tablosu hamile bayanların kızamıkçığa yakalanması sonucunda ortaya çıkmaktadır.Hamileliğin erken dönemlerinde kızamıkçığa yakalanılırsa bebekte körlük,sağırlık,beyin gelişimi bozuklukları ve zeka geriliği ,kalp bozuklukları,hatta düşükler ve ölü doğumlar görülebilir.Bu nedenle tüm kadınların hamile kalmadan önce bir kan testi ile kızamıkçık geçirip geçirmediğinin tesbit edilmesi gerekmektedir. Eğer hastalık daha önce geçirilmediyse tüm bayanların kızamıkçık aşısı ile aşılanmaları ve 3 ay süreyle hamile kalmamaları tavsiye edilmektedir.Aşılanan kişilerin %98'i bu hastalığa karşı yaşam boyu korunmaktadırlar.

KABAKULAK

Kabakulak,damlacık enfeksiyonu ile insandan insana bulaşmakta ve ateş,başağrısı,kulak ağrısı şeklinde belirtiler veren ve kulak memesi hizasında yanaklarda tek veya çift taraflı şişliğe neden olan tükürük bezlerinin iltihabıdır.Hastalık yapan kabakulak virüsü,vücuda girdikten sonra kan yoluyla yayılmakta ve ayrıca pankreasın iltihaplanmasına ,beyin ve omuriliği saran zarların iltihaplanmasına (menenjit) ,erkek ve kadınlarda yumurtalıkları iltihaplanmalarına da neden olabilmekte ve sağırlık,kısırlık gibi kalıcı hasarlara yol açabilmektedir.

KIZAMIK,KIZAMIKÇIK,KABAKULAK AŞISI

Hastalık yapan bu üç virüsün zayıflatılması ve hastalık yapıcı etkilerinin ortadan kaldırılması yoluyla geliştirilen üçlü Kızamık,Kızamıkçık ve kabakulak karma aşısı,yıllardır tüm dünyada güvenle kullanılmaktadır.Bebekler anne karnındayken annenin bu hastalıklara karşı oluşturduğu bağışıklık cisimciklerini ( antikorlar) almakta ve bu şekilde yaşamın ilk aylarında doğal olarak korunmaktadırlar.Ancak,anneden geçen bu antikorların yavaş yavaş ortdan kalkması nedeniyle bebekler 9. Aydan itibaren korunmasız olarak kalabilmektedir.Bu nedenle tüm bebeklerin 9.aydan itibaren mutlaka bir doz kızamık aşısı almaları gerekmektedir. Kızamık,Kızamıkçık ve Kabakulak Karma aşısı,eğer bebeğe 9. Ayda kızamık aşısı yapılmadıysa 12.aydan itibaren uygulanmalıdır. Fakat 9. Ayda kızamık aşısı uygulanmışsa kızamık,kızamıkçık ve kabakulak karma aşısının yapılma zamanı 15. Ay olmalıdır. Kızamık.kızamıkçık ve kabakulak karma aşısı olan bebeklerde ,nadiren aşıdan 5 ile 12 gün sonra hafif ateş ve bazı hafif deri döküntüleri olabilmekte ve bu belirtiler tedaviye gerek kalmadan 1-2 günde kendiliğinden iyileşmektedir.Bu bebeklere doktor tavsiyesiyle bir iki gün süreyle ateş düşürücü şurup ya da fitil verilebiir . Kızamık.kızamıkçık ve kabakulak karma aşısı ,bu hastalıklardan herhangi birini geçirmemiş erişkinlere de uygulanabilir.aşı yapılacak kişinin örneğin önceden kabakulak geçirmiş olması,bu üçlü karma aşının yapılmasını engelleyici bir neden değildir.Sadece hamilelere uygulanmaması gerekir.

Schwarz 17 Şubat 2024 23:40

Yanıt: Tıp Sözlüğü
 
Menenjıt

Hib (Hemofilus influenza tip b ) 5 yaş altındaki çocuklarda sık görülen ve başta menenjit olmak üzere ölümle sonuçlanabilen birçok ağır hastalığa neden olan bir bakteridir. Hib kaynaklı infeksiyonlar ,5 yaş altındaki her çocuk için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır;çünkü; *özellikle 2 yaş altındaki bebeklerde vücudun kendini enfeksiyonlardan koruyan bağışıklık sistemi tam olarak gelişmemiştir.Bu nedenle çocuklar aşılanarak korunma altına alınmalıdır. *5 yaş altındaki çocuklarda görülen bakteriyel menenjitlerin en sık nedeni Hib' dir Hib nasıl bulaşır,nasıl yayılır? 5 yaş altındaki her 100 çocuktan 5'i Hib bakterisini taşımaktadır.Hib enfeksiyonlarına yakalanan ya da sadece taşıyıcı olan çocukların solunum yollarında ve tükürüklerinde bol miktarda bulunan bakteriler öksürük,aksırık gibi yollarla dış ortama atılırlar.Sağlıklı çocukların ortamda bulunan Hib bakterilerini soluması ile hastalık damlacık enfeksiyonu şeklinde kolayca bulaşır.Özellikle kreş ve ana okullarındaki çocuklarda Hib enfeksiyonuna yakalanma riski daha fazladır. Hib nasıl hastalık yapar? Damlacıkenfeksiyonu ile alınan Hib bakterileri ,çocukların boğazında çoğaldıktan sonra kan dolaşımına geçerek farklı organlara yayılabilir ve yerleştiği organ veya bölgede hastalık yapar.Örneğin;Hib beyin zarlarında yerleşirse menenjite,akciğerlerde zatürreye ya da kulakta orta kulak iltihabına neden olur. Hib hangi hastalıklara neden olur? Hib,başta menenjit olmak üzere zatürre,kas ve eklem iltihabı,orta kulak iltihabı,sinüzit,yutak iltihabı gibi çeşitli enfeksiyon hastalıklarından sorumlu olabilmektedir. Hib enfeksiyonları ,aşı ile önlenebilir hastalıklardır.

HİB MENENJİT

Beyin ve omuriliği çevreleyen ve koruyan zarların iltihabına menenjit adı verilir.Menenjit ;baş ağrısı,kusma,kabızlık,ense sertliği,kabarık fontanel(bıngıldak),şuur bozuklukları ve yüksek ateş ile seyreden bir hastalıktır. 0-5 yaş arası çocuklarda görülen bakteriyel menenjitlerin en sık karşılaşılan etkeni Hib'dir. Erken ve uygun tedaviye rağmen Hib kaynaklı menenjit vakalarının % 20 sinde işitmekaybı(sağırlık),zeka geriliği,felçler ya da epilepsi ( sara) gibi nörolojik komplikasyonlar oluşmakta ,%3-8 i ölümle sonuçlanmaktadır.Bu oran gelişmekte olan ülkelerde daha da artmaktadır.Özellikle yuva,kreş ve anaokuluna giden çocuklarda menenjite yakalanma riski evde bakılan çocuklara oranla en az iki kat daha fazladır.Bu nedenle kalabalık ortamlarda bulunan bebek ve çocukların mutlaka Hib aşısı ile aşılanması gerekmektedir.

Hib AŞISI

Hib aşısı ,hemofilus influenza tip b mikrobunun parçalanarak etkisiz hale getirilmesi ile hazırlanmış olup ,çocukları bu mikropla oluşan hastalıklara karşı etkin bir şekilde korumaktadır.Hib aşısı ,bebek iki aylık olduktan sonra bir ay arayla 3 doz uygulanmalı ve bebek 18 aylık olunca bir hatırlatma dozu daha yapılmalıdır.12 aylıktan büyük ( 1 yaşını doldurmuş) bebeklere Hib aşısı tek doz şeklinde uygulanmakta ve etkin bir korunma sağlamaktadır.Hib aşısının yan etkileri hemen hemen yok gibidir.Aşının,Difteri,Tetanoz,Boğmaca karma aşısı ile birlikte ,karıştırılarak aynı enjektör içerisinde ve aynı anda uygulanmasında ,herhangi bir sakınca yoktur.Aşının koruyuculuğu % 99-100 dür.hib aşısı tek aşı olarak bulunabileceği gibi,PasteurMerieux Connaught tarafından geliştirilen beşli aşı içerisinde difteri,tetanoz,boğmaca ve inaktive çocuk felci aşısı ile birlikte beşli aşı formunda üretilmektedir.

5'Lİ KARMA AŞI

Günümüzde başdöndürücü bir hızla gelişen bilim ve teknoloji sayesinde tedavisi güç ya da imkansız çeşitli hastalıklardan korunmamızı sağlayacak bir çok yeni aşı insanlığın hizmetine sunulmaktadır.Çocuklarımızın hayatını tehdit eden hastalıklara karşı geliştirilen her yeni aşı yeni bir iğne anlamına gelmektedir.Çok sayıda aşı için defalarca doktora gitmek,defalarca çocuğumuzun canını yakmak gerekmektedir.Bu sorunun çözümü ancak çok sayıda aşının tek enjektörde biraraya getirilerek uygulanması ile mümkündür.Fakat çok sayıda aşının küçük bir hacimde etkinlik ve güvenilirliğinden bir şey kaybetmeden birleştirilmesi çok yüksek bir teknoloji gerektirmektedir.Bilim dünyasındaki hızlı gelişmenin meydana getirdiği bu soruna Pasteur Merieux Connaught 'un yüksek teknolojisi çözüm getirdi:PENTACT-HIB Serum ve aşıda dünya lideri olan Pasteur Merieux Connaught tarafından yüksek üretim teknolojisi ile üretilen bu aşı ,tam beş hastalığa karşı tek enjektörde koruma sağlamaktadır. Bu aşı ile difteri,tetanoz,boğmaca ,çocuk felci ve menenjit başta olmak üzere Hib kaynaklı enfeksiyonlara karşı vücudun farklı bölgelerinden defalarca aşı yapma gereği de ortadan kalkmıştır.Bebekler doğumu izleyen 2,4,6 ya da 2,3,4'üncü aylarda aşılanmalı,18.ayda ek bir hatırlatma dozu uygulanmalıdır. Özel ince iğneli kendinden cam enjektörü uygulama kolaylığı sağlamaktadır.

Schwarz 17 Şubat 2024 23:40

Yanıt: Tıp Sözlüğü
 
Ası nedir

İnsan ve hayvanlarda hastalık yapma yeteneğinde olan virüs,bakteri vb. mikropların hastalık yapma kudretlerinden arındırılarak ya da bazı mikrop ların salgıladığı zehirlerin etkisinin ortadan kaldırılarak sağlam kişilere verilmesi için geliştirilen biyolojik maddelere aşı denilmektedir. AŞI:Kişileri hastalıklardan ve onun kötü sonuçlarından koruyabilmesi için sağlam ve risk altındaki kişilere uygulanmaktadır.Aşıların tedavi edici özellikleri yoktur!!!...Yani herhangi bir hastalık oluştuktan sonra hasta kişiye aşı yapmanın yararı olmamaktadır.Aşılar,ağız yoluyla,adale içerisine,cilt altına veya cilt içine verilmek suretiyle uygulanabilirler.hangi yoldan verilirse verilsin,aşılar vücudu- muzu hastalıklara karşı koruyan ve savunma cisimcikleri olarak isimlendirilen antikorları oluştururlar. Oluşan antikorlar vücutta uzun süre kalırlar ve bu süre içinde aynı mikrop vücuda tekrar girerse ,bu mikrobun hastalık oluşturmasına fırsat vermeden ortadan kaldırıl masını sağlarlar. Herhangi bir aşının koruyucu etki gösterebilmesi için uygun yaşlarda ve uygun aralıklarla yapılması şarttır.Zira aşıların çocuklara hastalıklara yakalanma riskinin en yüksek olduğu dönemlerden önce yapılması gerekmektedir.Yapılan geniş araştır malar sonucunda her aşı için belirli bir aşı takvimi geliştirilmişdir.

AŞI TİPLERİ NELERDİR?

Aşıların üretimi, hastalığa neden olan bakteri ve virüsler ya da bunların salgıladığı toksitler yani zehirler kullanılarak yapılalır.Tabii ki bunlar vücuda verilmeden önce teknoloji gerek- tiren çeşitli işlemlerden geçilerek hastalık yapıcı etkileri ortadan kaldırır. Başlıca aşı tipleri şunlardır: Canlı Aşılar: Aşı içerisindeki mikroorganizma canlı olmala birlikte vücut için tamamen zararsız hale getirilmiştir.Verem,kızamık,kızamıkçık ve kabakulak aşıları buna örnektir. Ölü Aşılar:Aşıda kullanılan mikroorganizmalar öldürülmüştür.Ancak vücudu uyararak antikor dediğimiz koruyucu maddelerin yapılmasını sağlayacak özellikleri korunmuştur.Boğmaca aşısı buna örnektir. Subünüt Aşılar: Aşıda kullanılan mikroorganizmalar öldürüldükten sonra parçalanarak,bu par- çalardan vücudu uyararak koruyucu antikorların yapılmasını sağlayacak parçaları aşı yapı- mında kullanılmaktadır.Örnek olarak Hepatit B ve grip aşıları verilebilir. Toksoid aşıları: Bu tür aşılarda mikroorganizmaların kendileri kullanılmaz.Bazılarının ürettiği zehirler çeşitli kimyasal maddelerle işlenir ve hastalık yapıcı etkileri yok edilerek aşı yapımında kullanılır.Tetonoz ve difteri aşıları bu tip aşılardır

AŞILARIN ETKİ MEKANİZMASI

Aşıların, hastalık yapma yetenekleri olmasa da aşı uygulanan vücut gerçekten hastalık ile karşılaşmış gibi davranır ve önlem almaya başlar. Mikropları öldürmekle görevli hücreler ve koruyucu antikor salgılayan hücreler aşı yoluyla verilen hastalık etkenini tanır ve diğer tüm koruyucu sistemleri harekete geçirir.Aşı ile verilen ve hastalık yapıcı özelliği olmayan etkeni yok edilirken tüm özelliği olmayan hastalık etkeni yok edilirken tüm özellikleri hafızaya alınır.Vücut daha sonra gerçek hastalık etkeni ile karşılaştığında özelliklerini hemen hatırlayarak hastalık oluşturmasına fırsat vermeden yok eder.Canlı aşılar ile vücuda verilen mikroorganizmalar çoğalmaya başlar. Ama zayıflatılmış olduklarından üremeleri hastalıkla sonuçlanmaz veya çok hafif belirtiler gelişir.Sonuçta gerçek mikropların meydana getirdiğine benzer bir baığışıklık ortaya çıkar.Ölü ve toksoid (zehir) aşılar hastalık belirtilerine yol açmaz ama vücutta bunlara karşı antikor üretilir. Çocukların bağışıklık sistemi, bebeklik döneminde tam gelişmediği için bazı aşıların belirli aralıklarla tekrarlanması gerekmektedir. Örneğin; Difteri,Tetanoz,Boğmaca(Karma) aşıları ile Çocuk felci aşısının ve çocukluk çağı menenjit aşısının (HIB) birer ay arayla üç kez yapılması ve son dozdan bir yıl sonrs hatırlatma dozu daha yapılması gerekmektedir

AŞILAR ZARAR VERİR Mİ?

Günümüz modern teknolojisi ile üretilen aşılarda yan etki olasılığı hiç yok denecek kadar azaltılmıştır. Aşı uygulandıktan sonra çok nadir olarak vücutta ve aşı yerinde bir takım yan etkiler oluşabilir.Bu yan etkiler çok nadir olmakla birlikte genellikle çok yüksek ateş, aşı yerinde ağrı ve kızarıklık şeklindedir.Bu yan etkiler genelde kısa süreli olup doktor tedavisi gerektirmezler ve annelerin basit önlemler almasıyla kolaylıkla ortadan kaldırılabilir.Aşı uygulaması sonrasında çok nadir olmakla birlikte aşı bileşiminde bulunan maadelere karşı oluşan alerjik ve sistemik reaksiyonlar görülebilmektedir.Ancak bu reaksiyonlar, hastalığın oluşması ile ortaya çıkabilecek ağır sonuçların yanında mukayese edilemeyecek derecede önemsiz kalmakta ve çok daha hafif olmaktadır

AŞILARIN YAPILMAMASI GEREKEN DURUMLAR

Zannedildiğinin aksine, aşıların yapılmasını engelleyecek faktörler çok kısıtlıdır.Halkımız tarafından inanılan ve bu nedenle çocukların aşıya götürülmesini engelleyen hafif ateş,ishal, bir engel teşkil etmediği artık bilimsel araştırmalar ile kanıtlanmıştır. Dünya Sağlık Teşkilatının yayınladığı bilgilere göre çocuğa aşı yapılması sırasında gözden geçirilmesi gereken durumlar şunlardır: -Lösemi, Lenfama gibi kötü huylu hastalığı olan ve diğer kanserli çocuklar, -Aktif verem hastaları, -Ağır derecede zatürre,böbrek yetmezliği,metabolizma hastalıkları gibi hastane tedavisi gerektirecek durumda olanlar, -Kortizon tedavisi görenler, -Işın (Radyoterapi) tedavisi görenler. Yukarıda belirtilen hastalığı olan kişilere aşı uygulanıp uygulanmaması ve hangi aşıların uygulanması gerektiği konusunda kararın hastayı izleyen hekim tarafından verilmesi gerekmektedir.Yukarıda belirtilen hastalıklar dışında hastalığı olan ya da sağlam olan tüm bebek ve çocukların aşı takvimine uygun olarak mevsim ayıt edilmeden gerekli tüm aşıları yapılmalıdır.

AŞILARIN SAKLANMASI,KORUNMASI,NAKLİ

Aşılar yapı olarak biyolojik ürünler olarak bilinen bir gruba girerler.Dikkat edilmediğinde, biyolojik ürünler kolaylıkla zarar görebilrler.Özellikle ISI-GÜNEŞ IŞIĞI,DONMA bu zararlı etkenlerin başında gelmektedir.Bu nedenle biyolojik ürünler olarak bilinen aşı,serum ve bazı kan ürünlerinin diğer ilaç ve kimyevi ürünlerden farklı bir depolama ve sevkiyat özelliği vardır. Aşıların etkinliklerinin azalmaması için üretildikleri andan, kişilere uygulanıncaya kadar geçen süre içerisinde uygun ısısda depolanmasını vr taşınmasını sağlayan sisteme "soğuk zincir" ası verilmektedir.Soğuk zincirin bir halkasında meydana gelebilecek bir aksaklık, etkinliğini kaybetmiş bir aşının kişilere uygulanmasına neden olabilecektir. Tüm aşılar ısısya hassastırlar.B.C.G. ve kızamık aşıları gibi bazıları ise ayrıca gün ışığına da (U.V) hassasiyet göstermektedirler., Biyolojik ürünler,özellikle aşılar üretildikleri andan ititbaren ısı artışı riski altındadırlar.Bu nedenle depolanma sevkiyat sırasında meydana gelebilecek ısı artışlarından aşıları korumak gereklidir.Az veya çok ısıyla karşılaşma, aşıyı olumsuz etkilemekte ve aşı tekrar uygun ısılara konulsa dahi, ısı artışının yapmış olduğu etki ortadan kalmamaktadır.Bu konuda Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) örneği çok ilgi çekicidir: "Yumurta bir kez haşlandıktan sonra ne yaparsanız yapın eski haline döndürülemez,aşıların protein kompozisyonunda ısıya maruz kalmaları ile oluşan değişikliklerin bu örnekte olduğu gibi geri dönüşümü mümkün değildir." Yüksek ısıyla olduğu kadar çok düşük ısıyla karşılaşmada aşıların inaktif hale gelmesine neden olmaktadır.Bu nedenle en ideal ısı +2 C ile +8 C arasındaki buzdolabı raf ısısıdır. Dünyanın en büyük aşı ürteticisi olan Pasteur Merieux Connaught, soğuk zincir sistemi üzerinde titizlikle durmakta tüm soğuk hava depo ve dolaplarında aşı ve serumların uygun ısıslarda depolanmasını elektronik sistemlerle günlük olarak izlenmekte, aşıların akli sırasında termos özelliğindeki özel izotermik kutular ve buz aküleri kullanmaktadır

Schwarz 17 Şubat 2024 23:41

Yanıt: Tıp Sözlüğü
 
Yeryüzünde yaşayan ve kısaca mikrop diye tanımlanan virüs bakteri gibi zarar verici etmenlerin çeşitliliği göz önüne alındığında insanoğlunun böyle bir ortamda hastalanmadan yaşamını sürdürebilmesinin ne kadar güç olduğu ortadadır.Bu ortamda insanın yaşamasını sağlayan ve dış zararlı etkenlere karşı koyan vücudun savunma sistemine "Bağışıklık Sistemi" adı verilmektedir. Bağışıklık sistemi Özgül ve Özgül Olmayan Bağışıklık Sistemi olarak iki başlık altında incelenmektedir. Özgül Olmayan Bağışıklık Sistemi;vücudumuza zarar verebilecek tüm etkenlere karşı hiçbir ayırım yapmadan savunma yapar.Örneğin derinin salgıları ile tüm vücut yüzeyinde oluşturduğu tabaka ,burun tüyleri ve mide asidi gibi savunma mekanizmaları mikropların vücuda girmesini engellemekte ya da girse bile hastalık yapmasını önlemektedir. Özgül Bağışıklık Sistemi;vücudumuza giren mikropları tanımlayarak onlara karşı özel bir savunma yapmaktadır.Vücudumuz kendi yapısını çok iyi tanımakta ve kendisine yabancı olan her türlü mikropları ayırt edebilmektedir.Vücut,kendisine yabancı mikropların yapısını tanımladıktan sonra bu yapıları etkisiz hale getirebi- lecek savunma cisimcikleri (antikorlar) yapmasına fırsat vermeden antikorlar tarafından etkisiz hale getirilmektedir.Örneğin,kızamık geçiren bir çocuk bu nedenle yaşamı boyunca bir daha kızamığa yakalanmamaktadır. Ancak bir kez geçirildiğinde bile ağır seyreden ve ölüm,sakatlık,zeka geriliği gibi ciddi sonuçlara neden olabilen hastalıkların varlığı söz konusu olduğunda kişileri bu hastalıklardan korumanın ne kadar önemli olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.Hastalıklardan korunmak için önerilen birçok yol olmasına karşın; korunmada en etkin,en güvenli ve en ucuz yöntem kişilerin aşılanmasıdır.

Schwarz 17 Şubat 2024 23:41

Yanıt: Tıp Sözlüğü
 
Gebelik ve sigara

Bilindiği gibi sigara hayatımızın tüm dönemlerinde,vücudumuzun tüm organları için zararlı olmakla birlikte, özellikle kalp,dolaşım sistemi ve solunum sistemimiz için çok daha endişe vericidir.Sigaranın vücuda olan zararları içinde taşıdığı maddelerle ilgilidir.Bu maddeler genel olarak ; karbonmonoksit,nikotin,kurşun ve benzeri zararlı maddelerdir.Bu maddeler nasıl ki içene zarar veriyorsa aynı şekilde içen anne adayının bebeğine de zarar verecektir.Hatta bebek,yeni gelişmekte olan bir canlı olduğu için bunlardan çok daha fazla zarar görerek gebelik boyunca,doğum sırasında ya da doğumdan sonra tüm yaşamı boyunca etkilenebileceği durumlara maruz kalabilecektir.

Sigaranın vücut üzerindeki etkilerini genel olarak erken ve geç dönem etkiler olarak ikiye ayırmak mümkündür.

ERKEN ETKİLER ; sigara içindeki maddelerin vücuda girmesi ile vücutta meydana gelen değişimlerdir.Bunlar ;

1) Atar damarlarda daralma ( vazokonstrüksiyon )

2) Damar duvarına olan kan basıncının artması

3) Tansiyon yükselmesi ( hipertansiyon )

4) Çarpıntı ( taşikardi )

5) Kanın oksijen taşıma kapasitesinin azalması

6) Buna bağlı olarak dokulara giden oksijen miktarının azalması



GEÇ ETKİLER ; Bunlar uzu süreli sigaraya maruziyet ile ortaya çıkan klinik tablolardır ;

1) Solunum sistemi hastalıkları ( Kronik bronşit,nefes darlığı,gibi )

2) Dolaşım sistemi hastalıkları ( ateroskleroz,damar tıkanıklıkları,flebit,vs )

3) Kalp hastalıkları ( özellikle koroner damarların tıkanmasına bağlı enfarktüs riskinin artması )

4) Vücutta C vitaminini inaktive ederek enfeksiyonlar başta olmak üzere bir çok hastalığa karşı savunma gücümüzü azaltır)

5) Hemen tüm kanserlerin etiyolojisinde ( oluşmasında ) sigaranın yeri vardır.Özellikle akciğer,dudak,gırtlak ve nefes borusu kanserleri sigara içenlerde içmeyenlere göre çok daha fazla sıklıkta görülmektedir.



Yapılan bir çalışmada ; nikotin koklatılan veya enjekte edilen albino sıçanlardan doğan yavruların küçük,doğum ağırlıkları noksan, ölüm oranlarının yüksek olduğu,annelerin yavrularını besleme davranışlarının değiştiği ve emzirmelerinin zorlaştığı,bazılarının yavrularını yadikleri ve çoğunun yavruları ile ilgilenmedikleri tesbit edilmiştir.Bu konuda yapılan bir çok çalışma vardır ve sonuçlar hemen hemen birbirine benzer bulunmuştur.

Gebelikte sigaranın bebek üzerindeki etkileri genel olarak şunlardır ;

1) Doğan bebeklerin bir çoğunda doğum tartısı düşük olur

2) Doğum ağırlığı düşük olan bebeklerde dış dünyaya adaptasyon zorlukları görülür

3) Bebeği doğumdan sonra koruyacak olan ve ilk olarak anneden aldığı koruyucu antikorların zarar görmesi sonucu bağışıklık sisteminde zayıflık olur

4) Düşük ihtimali artar

5) Bebeğin anne karnında ölüm ihtimali artar

6) Poş denilen gebelik zarının erken yırtılması riski daha yüksektir

7) Erken doğum tehdidini artırır

8) Gelişme geriliğine neden olabilir

9) Gebelik kanamalarında artış görülür ( placenta previa ve placenta dekolmanı gibi ölüme kadar gidebilen ağır kanamalardır )

10) Lohusa annenin süt miktarında azalmaya neden olur

11) Plasenta ( bebeğin eşi ) daha ince,çeperi geniş,kalsifikasyon ( ölü saha ) odakları daha yaygındır.Bunlar yetersiz oksijenlenmeye ( hipoksi ) karşı plasentanın cevabıdır.

12) Çocuklar genellikle hiperkinetik olurlar.



Bu etkilerin oluşabilmesi için günde şu sayıda sigara içilmesi gerekir diye bir kaide yoktur.Ne kadar çok sigara içilirse o kadar çok risk oluşur.Yani günde 5 sigara içene göre 15 sigara içende risk daha fazla olacaktır.


Forum saati; Türkiye'ye göre ayarlanmış olup, şu an saat: 07:46.

Powered by vBulletin® Version 3.8.7   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.