Tendürek Dağı’nda “Nuh’un Gemisi” Tartışması: ABD’li Bilim İnsanları Araştırma Ekibi Kurdu

Tendürek Dağı’nda “Nuh’un Gemisi” kalıntıları olduğu iddia edilen yapıyla ilgili tartışmalar yeniden alevlendi.



ABD merkezli bağımsız bir araştırmacı grubu, Ağrı ve Van şehirlerinin arasında uzanan Tendürek Dağı’nın güney yamaçlarındaki Durupınar alanına yönelik yeni bir çalışma başlattı. Söz konusu oluşumun “Nuh’un Gemisi”ne ait kalıntıları barındırdığı yönündeki iddialar yeniden gündeme geldi.

Durupınar sahası, 164 metre uzunluğunda bir jeolojik yapı olarak dikkat çekiyor. Tekneye benzeyen bu doğal oluşum, Tevrat’ta anlatılan Nuh Tufanı mitine referansla bazı çevrelerce “taş kesilmiş gemi kalıntısı” olarak yorumlanıyor. Ancak bilim camiası bu tür yorumlara ihtiyatla yaklaşmayı sürdürüyor.

Durupınar yapısı ilk kez 1948 yılında kayıt altına alındı. Ancak uluslararası kamuoyunun dikkatini esasen 1970’lerin sonu ile 1980’li yıllarda çeken isim Ron Wyatt oldu. Kendisini “amatör arkeolog” olarak tanıtan Wyatt, sahanın Nuh’un Gemisi’nin karaya oturduğu yer olduğunu iddia etti.

Wyatt bununla da kalmadı; Sodom ve Gomora şehirlerinin kalıntıları ve Ahit Sandığı gibi çeşitli kutsal kalıntıların yerlerini bulduğunu öne sürdü. Ancak bu iddialar bilim camiası tarafından ciddiye alınmadı.



Paleontolog Joe Zias, 1996 yılında şöyle dedi:

“Bu iddiaların farkındayız ve bunların bilimsel bir temeli yoktur. Hiçbiri akademik bir yayında yer almamıştır. Bu tür şeyler genellikle tabloid gazetelerde bulunur.”

“Nuh’un Gemisi” için Sahaya Çıkan Yeni Nesil Araştırmacılar, Bölgenin Korunmasını İstiyor

Durupınar alanında daha önce 1980, 2010, 2014 ve 2019 yıllarında çeşitli jeofiziksel çalışmalar yapıldı. Ancak bu çalışmaların bilimsel verileri kamuoyuna açık biçimde sunulmadı.

Yeni bir grup olan “Noah’s Ark Scan” adlı Kaliforniya merkezli ekip, alanla yakından ilgileniyor. Ekip, her ne kadar medyada çarpıcı başlıklar atılsa da kazıya başlamak gibi bir öncelikleri olmadığını vurguluyor. Araştırmacıların önceliği alanı korumak ve Türk bilim insanlarının incelemelerine zemin hazırlamak.

Noah’s Ark Scan tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Tekne alanındaki kazılar henüz başlamadı çünkü daha fazla jeofiziksel çalışma, sondaj ve dikkatli planlama gerekiyor. Bölge aktif bir yer hareketi alanında ve sert kış şartlarına sahip. Bu nedenle alanın korunması en öncelikli konudur.”



Ayrıca açıklamada şu ifadeler de kullanıldı:

“Önümüzdeki yıllarda Türk üniversiteleriyle ortak yürütülecek çalışmalarda, toprak örneklemeleri, radar taramaları ve diğer yıkıcı olmayan yöntemlerle yapıların insana ait olup olmadığı belirlenecek. Yeterli kanıta ulaşılması ve koruma planının hazırlanmasından sonra kazılar düşünülebilir.”

Yalnızca Doğal Bir Oluşumdan İbaret Olabilir

Durupınar alanında erken dönem araştırmalara katılan isimlerden David Fasold, başlangıçta yapının bir gemi kalıntısı olduğuna inanıyordu. Ancak ilerleyen yıllarda bu görüşünü sorgulamaya başladı. 1996 yılında Lorence G. Collins ile birlikte Bogus ’Noah’s Ark’ from Turkey Exposed as a Common Geologic Structure başlıklı hakemli bir makale yayımladı. Makale, alanın sadece dikkat çekici bir jeolojik yapı olduğuna işaret ediyordu.

Tufan anlatısı, Kur’an’ın yanı sıra Tevrat ve Kitâb-ı Mukaddes’te de yer alıyor. Her üç kutsal metinde de bu olay, kendi içinde farklı ayrıntılar ve yorumlarla aktarılıyor. Şu ana kadar yapılan bilimsel araştırmalar, bütün dünyayı etkileyen küresel bir tufan yaşandığına dair herhangi bir kanıt sunmuyor. Nuh Peygamber’in tüm hayvan türlerini kurtarmak için dev bir gemi inşa ettiği yönündeki anlatı, tarihsel bir belge olmaktan çok mitolojik bir temsil olarak yorumlanıyor.

Bununla birlikte Mezopotamya’daki Gılgamış Destanı’ndan Antik Yunan ve Hindu anlatılarına, hatta Amerikan yerli halklarına kadar pek çok kültürde tufan efsaneleri bulunması, bu temanın evrenselliğini ortaya koyuyor.

Bazı uzmanlar, bu efsanelerin kuşaktan kuşağa aktarılan yerel felaket anılarını yansıttığını belirtiyor. Aynı zamanda Tufan anlatısının yıkım ve kurtuluş temaları etrafında şekillenen ortak bir kültürel anlatıyı da yansıtıyor olabileceği ifade ediliyor.

Kaynak: [Sadece kayıtlı ve aktif kullanıcılar bağlantıları görebilir. ]